Sosyal Medya Hayatımızda Neleri Değiştirdi?

Sosyal medya da aktif olarak var olabilme, her defasında daha fazla beğenilme, takip etme, takip edilme, tbt günlerini kaçırmama, sosyal medya paylaşımları için bir kahvaltı masasında belki onlarca fotoğraf çekme….

Tüm bu kaygılar, teknolojinin hayatımıza bu denli girmesi ve adeta bizi kontrolü altına almasıyla başladı galiba. Sosyal medya hesaplarımızdan, önce lise arkadaşlarımızı bulduk Facebook açıp, ardından baktık daha trend bir uygulama çıkmış; herkes orada hesap açıyor.Haydi! Hep beraber oraya: Instagram. Sonrasında Twitter, Tiktok… Derken, arttı da arttı hesaplar. Hepsinin şifresini birbirine karıştırır olduk bir süre sonra. Hepsi için farklı bir yüzümüz oluşmaya başladı belki. Trend değiştikçe biz değiştik, alışkanlıklarımız, hatta önceliklerimiz değişti galiba. Sosyal medya hesaplarımız adeta; başkalarını cezbedecek, onlara “ bir dakika bende varım, bende mutluyum” deme şeklimiz olan görüntülü günlüklere dönüştü sanki…
Gelin, şimdi bir bakalım neler yaptırıyor bize sosyal medya;

Kahvaltıda bile şık olma kaygısı

Bir hafta sonu sabahı.Arkadaşlarla buluşup önce kahvaltı ,sonra kız kıza kaynatma, birer de kahve… Aslında bakınca çok gündelik bir program; ancak görünen yüzü bu tabi. Artık hiçbir şey gündelik değil ki hayatımızda.Sen paylaşmasan başkası paylaşacak o masayı, o anları. Gel de gündelik halinle çık bakalım dışarı şimdi. Nerdeee! Mümkün mü? Değil. O yüzden olması gerekenden daha erken kalkılacak ve o makyaj yapılıp saçlar şekillendirilecek. Mecbur artık…

Yüz yüze konuşmak yerine mesaj gönderme çabası

Aktif kullanıcılar için bir nevi günlük tutma şekli oldu aslında sosyal medya hesapları. (Hani şu 90’lı yıllarda kilitli defterlere yazıp anahtarını yastığımızın altına sakladığımız türden günlükler vardı işte onlar! ) Mutluluklarımız, öfkelerimiz, sevinçlerimiz… Her şeyi paylaşır olduk artık. Hal böyle olunca da, birebir iletişim kurmak yerini göndermelere bıraktı galiba. En ufak bir kırgınlıkta bile geçer olduk hesabımızın başına, başladık göndermeler yapmaya. Bir de anlaşılmayı bekler olduk çok netmişcesine… Anlaşılmadıkça da paylaşımlara devam edip, paylaşımlarımızın dozunu da arttırmaya başladık.

“En mutlusu benim” paylaşımları

Hemen hemen hepimiz uyanıyoruz, daha yataktan kalkmadan Intagram hesabımıza girip; “gece ben uyuduktan sonra neler olmuş ” deyip başlıyoruz gezinmeye…
Hele bir de o gece işten biraz mutsuz gelip, biraz da keyifsiz uyuduysak vay halimize…Aman aman… Neler olmuş dün gece… Baktıkça daha da dışında hissediyoruz kendimizi zincirin.Oysa nerden bilebiliriz ki ; “güzel bir akşam yemeği” etiketiyle paylaşılan bir fotoğrafının öncesini ve sonrasını… Biz, bize gösterilen anı görüyoruz aslında, gerisi bizim hayal dünyamız belki de? Hiç böyle düşünmüyoruz oysa ki…Hep mutlu görünme, hatta en mutlusu görünmenin peşindeyiz galiba. Bizim de suçumuz yok hani… Adım adım sistem buna evrildi zamanla. Bizde içinde bulunduğumuz sisteme, bu şekilde ayak uydurur hale geldik.

Kendine yabancılaştıran güzellik ve mükemmellik algısı

Evet, orada herkes çok güzel… Herkes çok bakımlı ve inanılmaz ama; herkesin sabah uyandığı hali bile muhteşem! Herkes, güne önce filtre kahveyle başlıyor, ardından sporlar yapılıyor…İşte bu düzen, bizi bazen kendimize yabancılaştırıyor galiba. Eminiz ki çoğu zaman sizde sorguluyorsunuz; “Bugün, hiçbir şey yapmaya hali olmayan sadece ben miyim?” diye. Hayır. Sadece siz değilsiniz elbete. Bizler de varız. Tam yanınızdayız; ancak bunu göstermemeyi tercih ediyoruz görüntülü günlüklerimizden.

Sosyal medyaya girmediğin her an bir şey kaçırıyormuş hissi

 Yazımızın bu kısmında sizlere önce bir tavsiyemiz olacak, aslında bir isteğimiz olacak desek daha doğru olur galiba. Evet, önce hepinizden Instagram hesaplarınıza girmenizi ve istatistikler kısmına girip, Instagram’da geçirdiğiniz günlük vakti kendinizin görmesini istiyoruz. Eminiz ki, çıkan sonuca çok şaşıracaksınız. Bir çoğunuz; “ne var ne yok, bir bakayım” diye sık sık girdiği Instagram hesaplarında, bu kadar vakit geçirdiğini farkettiğinde büyük bir şaşkınlık yaşayacak bizce. Gün içerisinde hemen hemen hepimiz için bir alışkanlık oldu çünkü “sosyal medyada ne var, ne yok” diye bir bakıp çıkmak. Sosyal medya hesaplarımıza girmediğimiz her an, artık bir şeyler kaçırıyor hissine kapılır olduk. Uzun zaman sosyal medya hesaplarımıza girmediğimiz bir gün ya da bir kaç gün, hesaplarımıza girdiğimizde, sanki tüm dünya bizim dışımızda hızlıca dönmüş ve biz dışarıda kalmış hissi yaşamıyor muyuz çoğumuz?

Herkes tarafından “Beğenilme” kaygısı

Evet, maalesef bu durum artık hepimizde bir kaygıya dönüştü bizce. Önce hesabımızdan bir ya da birkaç tane fotoğraf paylaşıyoruz, sonrasında fotoğrafımızı beğenenlere bakıyoruz, ardından fotoğrafı kimler beğenmemiş diye zihnimizde filtreleyip; beğenmeyen yakınlarımıza karşı içten içe bir fikir yürütüyor, bir de kendimizce onlara cephe alıyoruz bu durum bir kaç sefer tekrar edince. Belki bizlerde bu sebeple, onların bir sonraki fotoğrafını beğenmiyoruz intikam alırcasına. Çünkü orası artık sosyal bir mecradan çok, bir çoğumuz için “er meydanı” gibi sanki… Ve bu er meydanında, bizleri yakınlarımız tabi ki beğenmeli kendimizce.
Bugün sizler için “Metaforya.com” ekibi olarak yazdığımız bu makalemizde, kullandığımız sosyal medya hesaplarımızın, aslında zaman içinde bizleri nasıl kullanmaya başladığını yazmak istedik. Umuyoruz ki, sizlerde kendinizden bir çok şey buldunuz bu makalede…
Bir sonraki makalemizde görüşmek üzere…