Hollandalı art izlenimci ressam Vincent van Gogh… 37 yıllık yaşamına binlerce eser sığdırmış olup, yaşarken değeri bilinmemiş ve sadece bir tablosu satılmış. Ruhunun naifliğini çizdiği resimlere aktaran Vincent, hayatı boyunca sefillik ve acılar çekmiş ancak sanatından asla vazgeçmemiş. Kardeşi Theo onu resme teşvik ederek malzemelerini karşılamış. “Eserlerime yüreğimi ve ruhumu harcıyorum, ve bunu yapınca aklımı kaybettim.” diyen ressam psikolojik sorunlarından dolayı akıl hastanesine yatırıldı.
Yıldızlar, tarlalar, manzaralar onun vazgeçilmeziydi. Akdeniz mavisiyse adeta Vincent ile bütünleşen bir renk ve en ünlü eserlerini ölümüne son 2 yıl kala yapmış. Bir gün tarlalara malzemeleriyle gittiği gün kendisini kalbi ile karnı arasından silahla vurdu ve 2 gün sonra öldü. Tabi bunun bir kanıtı yok ve bu bir kaza veya cinayet dahi olabilir. Ölümünden 1 yıl sonra kardeşi Theo’da ölmüştü. Değerli ressam Vincent van Gogh’un değerli eserlerini birlikte inceleyelim.
The Starry Night (1889)
The Starry Night ( Yıldızlı geceler ) şüphesiz Vincent’ın en ünlü eserlerinden. Bu resmi akıl hastanesinde, sabahın doğuşunu izlerken yaptığı biliniyor. Saint-Rémy-de-Provence köyünün görünüşünü gecenin sabaha dönüşünde izledikten sonra, gün boyu hafızasına kazıdıklarından yapmış.
Cafe Terrace at Night (1888)
Van Gogh, Fransa’da bugün ki adıyla Le Cafe La Nuit olan cafeyi bir akşam görünümü ile resmetmiş. Kafe’nin görünümünü tıpatıp yansıtmadığını Theo’ya gönderdiği mektupta değinmiş olup tablonun gizli mesajlar içerdiğini söyleyebiliriz. Orta kısımda ayakta duran uzun saçlı adam İsa figürü olarak tanımlanıyor ve resmin sol kısmında masada oturan insanlar ise onu dinliyor.
Self-Portrait with Grey Felt Hat (1887)
Noktacılık tekniği ile tamamladığı kendi portre resmini adeta elleriyle dokuyarak yaptı diyebiliriz. Sıradan bir portre resmi olmaktan çok daha öteydi bu yüzden.
Sunflowers – 12 Sunflowers in a Vase (1888)
Vincent van Gogh’un natürmort iki serisiden oluşan resimlerine verilen isim diyebiliriz Ayçiçekleri. ilk seride çiçekler yerdeyken bir yıl sonra yaptığı ikinci seride 12 tane ayçiçeği bir buket halinde vazodadır. Dünya çağında bu seri oldukça popülerdir.
The Yellow House (1888)
Sarı ev tablosu diğer bilinen ismiyle Cadde, Vincent’ın Franda’da atölye olarak kullanmayı amaçlayarak kullandığı evlerden birisidir. Arkadaşlarını buraya davet ederek atölye olarak kullanmak isteyen Van Gogh’un yanına sadece Gaugin gelir. Oda bir süre sonra evi terk eder ve Vincent bu durumdan kötü etkilenir.
The Bedroom (1888)
1888 yılının Ekim ayında Vincent, Arles’teki sarı evdeki kendi kişisel odasının resmini yapar. Theo’ya gönderdiği mektupta hangi renkleri kullandığını detaylıca yazarak, resimde hiç beyaz kullanmadığını söyler ve çerçevesinin bu nedenle beyaz olmasını ister. Resimde dinlenmenin ve sakinliğin çarpıcı huzuru dikkat çeker.
Wheatfield with Crows (1890)
Wheatfield with Crows ( Buğday Tarlası ve Kargalar ) Vincent’ın yaptığı son resim olarak biliniyor. Öyle olmasa bile yaptığı son resimlerden bir tanesi diyebiliriz. Bu resimde Vincent kasveti, içinde bulunduğu bunalımı yansıttığı nadir resimlerden birisi. Resimde bulunan patika keskin şekilde bitirilmiş ve bir ufka bağlanmamış. Doğayı derinlemesine izleyerek resimlerine başarıyla aktaran Vincent’ın tam olarak ne düşündüğünü kimse bilemese de birçok insan için bu resimde olduğu gibi her resmi her insan için farklı duygular uyandırabiliyor.
Öldükten sonra ünlenerek, çizdiği tüm resimler bir sanat mirası olarak sayıldı. O dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı ressamlardan birisi olarak anlatılmaya devam edecek.
“Eğer daha sonraları değerli olacaksam şimdi de değerliyimdir. Buğday, buğdaydır insanlar onun en başta çim olduğunu düşünse de.”
-Vincent Van Gogh