Aşkın sandığımız kadar kalple pek bir alakası yok. Beyindeki salgılanan kimyasallarla birlikte karşımızdakine aşk duygusunu besleyebiliyoruz. Belirli bir zaman diliminde ideallerine uyan ve uyumunu istediğin bir partnere odaklandığında aşk ortaya çıkıyor. Dolayısıyla size iyi gelen, aşık olduğunuz insanın hayatınızda olması kimyanızı iyi yönde etkiler. Aşık olmanın üç aşaması olduğunu söyleyebiliriz. İşte o aşamalar;
Büyüleyici aşama
Karşıdaki insana aşk duygularının ilk hissedildiği dönem diyebiliriz. Bu büyüleyici aşamada üç kimyasal ortaya çıkıyor; feniletilamin, dopamin, norapinefrin. Şöyle söyleyebiliriz ki ilk görüşte aşk yoktur, feniletilamin vardır. İlgini çeken insanı gördüğünde karnında kelebeklerin uçuşması, vücudunun karıncalanması, bulutlar üzerinde hissetmenin nedeni vücudundaki bu kimyasalın salgılanmaya başlanması. Dopamine gelince buda sevdiğin kişiye odaklanmanı, ona dikkat kesilmeni sağlayan bir kimyasal. Ona karşı ilgin arttıysa bil ki vücudun dopamin salgılıyor. Gelelim norapinefrine… Onu görünce kalbinin atmasının da kimyasal bir nedeni var; tam olarak norapinefrin.
Endorfin aşaması
Heyecanın daha az olduğu aşama diyebiliriz. Bu aşamada karşıdaki insanla olan ilişki daha yerine oturmuş, güven ve bağlılık oluşmaya başlamıştır. Yukarıda ki üç kimyasalın etkilerinde azalma gözlenir. Eğer endorfin aşamasına gelemeden ilişki sonlandıysa muhtemelen gerçek aşkı bulamamışsındır. İlk aşamadaki o tatlı heyecan olmasa da daha sağlam bir ilişkide olduğunuzu bilmenin huzuru içerisinde olursunuz.
Oksitosin aşaması
En açıklanabilir ismiyle tutku diyebiliriz. Sarılmak, dokunmak, koku oksitosin salınımını tetikliyor. Cinsel duyguların ortaya çıkması, dokunma isteği, fiziksel temas, koklamak bu doğal kimyasal ile ortaya çıkıyor. Okstosin kimyasalıyla serotonin, yani mutluluk hormonunun birbiriyle bağlantılı olduğunu unutmayım. Aşk evet var ve insanı mutlu eder ama vücudumuzdaki doğal kimyasalları kenara bırakmadan bunun bilincinde olarak sağlıklı ilişkiler kurabileceğinizi söyleyebiliriz.